Anadolu’da Mezolitik dönem mi Epi-paleolitik dönem mi yaşandı?
Yıllardan beri süregelen bu tartışmayı arkeololoji
biliminin bize sunduğu bilgiler doğrultusunda açıklayacağım.
Epi-paleololitik istasyonları veriler bakımından
incelersek:
Pleistosen sonu holosen başlangıcı hakkında
kuzeybatı Türkiye Presitoryasına yönelik yapılmış çalışmalar kazılar
gerçekleştirilmiş araştırmacılar tarafından ele alınmıştır. Bu araştırmalar
yetersiz olsa da bazı buluntular ve istasyonlar söz konusudur. Marmara
Bölgesinde önemli Epi_paleolitik ve erken Neolitik yerleşimler tespit
edilmiştir. Bu yerleşim özellileri bize Anadolu ile Avrupa arasındaki kültürel
bağlar arası ilişkiyi göstermektedir.
EPİ-PALEOLİTİK YERLEŞİMLER
Marmara bölgesi Epi-paleolitik dönem buluntuları
son zamanlarda yapılan yeni çalışmalarla desteklenerek çok daha anlaşılır
olmaya başlamıştır.Bu konu üzerinde özellikle Mehmet Özdoğan ve Ivan Gastov
çalışmış ve sonuçları yayımlanmıştır.Buluntuların daha çok İstanbul çevresinde
yoğunlaşmış olması ilginçtir. Ancak çalışmaların diğer alanlara doğru
kaydırılmadı, yeni buluntu yerlerini verecektir ümidini taşımaktayız.
Yayınlardan elde ettiğimiz bilgiler dahilinde Yarımburgaz mağarasının yukarı
mağara 6 ve 7. Seviyeleri Üst paleolitik ve Epi- paleolitiğe bağlanmaktadır
.Ancak Özdoğan bu buluntuların gerçekten de
Epi paleolitik olup olmadıkları hakkında kesin bilgilerinin olmadığını
belirtmekle ve tereddütlerini de dile getirmektedir. Bu açıdan Yarımburgaz’ın Epi-paleolitik diye anılan buluntularını
şimdilik tartışmalı olarak kabul etmekteyiz. Kendi içinde bir bütün oluşturan Yarımburgaz Yukarı ve
Aşağı
Mağaraları
birlikte
ele almadığında, mevcut
tortullaşmanın 10
m.yi aştığı
görülür Burada, yeniden eskiye doğru Bizans,Geç Roma,
Kalkolitik, Neolitik-, Epi-paleolitik ve Moustier
evreleri mevcuttur.
Ağaçlı: Epi-paleolitik dönem açısından özellikle
Ağaçlı Açıkhava buluntuları önemli yer tutmaktadır.Ağaçlı İstanbul’un 35 km
kuzey-kuzeybatısındadır. Ele geçmiş olan tüm buluntular Epi-paleolitik
karakterler göstermekle birlikte üst Paleolitik buluntulara da rastlanmıştır.
Ağaçı Epi-paleolitik dönem buluntuları, Kırım Epi-paleolitiği özelliklerini
taşımaktadır. Buradan ele geçmiş olan yontma taş elemanlar arasında geometrik mikrolitliklerin
varlığı ilgi çekicidir.
Asar kaya:Kütahya ile Eskişehir il sınırı arasında
yer alır.Buradan ele geçen yontmalaş malzeme Turan Efe ye‘göre Paleolitik ve
Epi-paleolitik dönemlere aittir.
Çalca: Çanakkale de yer alır.Hiçbir çanak çömleğe
rastlanmayan bu yerde sadece yoğun miktarda yontma taş malzeme ile
karşılaşılmıştır.Ele geçen çakmaktaşı çok iyi malzemede ve
Domalı –Alaçalı: İstanbul’un Asya yakasında
Karadeniz kıyısındadır.Mikro dilgi geleneğine ait teknolojik buluntularla
birlikte geometrik mikrolitler de ele geçmiştir.Gastovve Özdoğan’a göre bu
buluntular da Epi-paleolitik döneme bağlanmıştır.
Musluçeşme:Balıkesir’de Manyas Gölü’nün en yüksek
terasında Aksakal köyünün 3 km batısındadır.Burada Çalcada olduğu gibi bol
miktarda yontma taş endüstri ve bazı baltalar ele geçmiş olup hiçbir çanak
çömleğe rastlanmamıştır.Musluçeşme yakın çevresindeki çakmaktaşı oldukça
kalitelidir.Keçi çayırı,Kalkanlı,Fikir tepe,Ilı pınar,Ege Gübre,Yeşiovayı da
Epi-paleolitik yerleşimler içinde sayabiliriz.
Güneybatı Anadolu kısmına bakarsak Türkiye
toprakları üzerindeki Paleolitik-Neolitik geçişine ilişkin ve hatta Neolitik
Çağ yerleşimlerine bakıldığında,geniş ancak Türkiye’nin güney yarısında belirli
bir hat boyunca ilerleyen bir yerleşim grubu ile karşılaşırız. Türkiye’nin
güney kısmında geç Epi-paleolitik ve Neolitik yerleşimlere ait kronolojik ve
kültürel bilgilerimiz yeterince vardır ve gün geçtikçe çoğalmaya devam
etmektedir.
Güneybatı Anadolu’ya ait en kapsamlı bilgiler Öküz
ini Mağarası ile Karain-B mağarasından
ele geçmektedir.Ancak her iki mağaranın da benzer bir özelliğidir ki; erken
Epi-paleolitik katlaşımın bitmesi ile çanak çömlekli neolitik buluntuların bir
anda başlaması kültürel devamlılığın izlenebilmesinde büyük sorunlar ortaya
çıkarmaktadır.Öküz ini ve Karain-B mağaralarının Epi-paleolitik katlaşımları
M.Ö. yaklaşık 19.000-17.000 civarında başlar.Bu tarihlerde özellikle geometrik
olmayan mikrolitlerin basın olduğu bir yontma
taş endüstri grubu ile karşılaşıyoruz.Mikrolitikler arasında en genel tipler
sırtlı dilgicikler,mikrogravet uçlar ve uzun çeşitkenar üçgenler ile
özetlenebilir.Epi-paleolitik katlaşımın en genel hayvan türleri ise koyun ve
keçidir.Dolayısıyla tüm ekonomi avcılık ve toplayıcılığa bağlı
gelişmiştir.Enteresan bir şekilde Karain-B Mağarası’nın Epi-paleolitik
katlaşımı bu grubun sona ermesiyle son bulur uzun bir hiatsün ardından çanak çömlekli
neolitik unsurlar karşımıza çıkar.Erken Epi-paleolitik seviyelerdeki bu bu görünüme karşın,Öküz ini Mağarası’nın Epi-paleolitik
katlaşımı devam etmektedir G.Ö yaklaşık
13.000 civarında öküzininde geometrik
mikrolitiklerin baskın olduğu bir Epi-paleolitik
katlaşım başlar.Lokal radyolit hammadde kullanımı devam eder ve tek kulplu
çekirdeklerde az da olsa bir artış gözlemlenir.
Diğer bir makalede güneybatı Anadolu hakkında şu
bilgiler yer almaktadır.
Şimdiye değin yapılan kazı çalışmaları
sonucunda,Karain mağarasının kültürel katlaşımı içinde gerçek Epi-paleolitik
seviyeler B gözünden ele geçmiştir.Bu seviyeler Öküz ini Epi-paleolitiği gibi
çok kalın bir katlaşım oluşturmamakla birlikte,stratigrafik pozisyonda ele
geçtiklerinden ötürü,oldukça önemli belgeleri teşkil ederler. Karain mağarası B
gözü Epi-paleolitik seviyeleri,geometrik olmayan mikrolitklerin baskın oluşuyla
nitelenir.Öküz ini Mağarası’nın alt seviyesiyle benzerlik içinde olan Karain
Epi-paleolitiği,bu seviyelerden yapılan bir yaşlandırma sonucunda G.Ö. 16.250
C14 yaşı vermiştir.Aslında Karain Mağarası’nın Epi-paleolitik dönem çalışmaları
halen devam etmektedir. Bu mağaranın A,B ve C kavitelerinin Epi-paleolitik
dönem katlaşımı içerdiği göz önünde bulundurulacak olursa oldukça geniş bir
yaşam alanı olduğu dikkat çekicidir. Bu durumda Karain Mağarası’nın’
Epi-paleolitik dönem buluntularının gelecek yıllarda bizlere vereceği daha çok
bilgi olduğu şüphe götürmez bir gerçektir.Yapılan çalışmalar sonucunda
Çarkininden toplanan yontmataş yüzey malzemeleri arasından Epi-paleolitik
bağlanabilecek çeşitli tiplerde buluntular ele geçmiştir.Ayrıca Kızılin'den ele
geçen yontmataş malzemelerinin
Epi-paleolitik döneme ait özellikler taşıdığı bilinmektedir.
Anadolu’nun Epi-paleolitik dönem açısından şimdiye
değin en çok araştırılmış olan yerleşinm yeri Antalya’nın yaklaşık 31 km
kuzeybatısındaki Öküzini mağarasıdır. Öküz ini mağarası buluntu topluluklar
stratigrafi konumundan ötürü Anadolu açısından oldukça önemlidir.Çünkü
Anadoludaki ilk Epi-paleolitik dönem kronolojik stratigrafi bu mağaranın kazısı
sonunda yapılabilmiştir. Bununla birlikte Anadolu’da yapılmakta olan yeni
prehistorik araştırmalarla böylesi birçok buluntu yeri daha günışığına çıkartır
inancındayız.
Beldibi Kaya Sığınağı da güneybatı Anadolu’daki önemli Epi-paleolitik
yerleşim yerlerinden birisidir.Antalya il merkezinin 24 km güneybatısında ve
Beldibi Köyü’nün yaklaşık 3 km kuzeyinde
denizden yaklaşık 100 metre uzakta ve 25 m yüksekte yer almaktadır
Karain.üzerine çok kapsamlı araştırmalar yapılmış
daha ayrıntılı incelersek kültürel
stratigrafi
Çok zengin bir buluntu topluluğunu içeren
Holosen dolgunun seviyelerinin büyük
bir kısmı karışıklık göstermektedir.
İlk Tunç, Kalkolitik Çağ çanak-çömlek parçalarıyla, hatta
üst seviyelerde Oküzini'nden
tanıdığımız
Epipaleolitik
yontmataş endüstri öğeleri karışık
olarak bulunmaktadır. Bugüne değin, Karain favnasına dayanarak, traverten ovasında bir
bataklık
ya
da gölün var olabileceği
savını ileri
sürmüştük. Bu
görüş açısından
yola çıkarak, Jeolog M.Pawlikowski'nin önderliğinde yapılan
Araştırmalar
sonucunda
ovada, gerçekten de Pleistosen boyunca ve Holosen'
in başlangıcında bir gölün bulunduğu, kanıtlarıyla gün
ışığına konulmuştur
Bu saptama ise, gölün çevresinde açık hava sitlerinin bulunup bulunmadığı sorununu
gündeme geçirmiştir, Bu
açıdan yapılan yüzey
taramaları sonucunda
çoğu açık hava işlik yeri olan 13 merkez saptanmıştır Böylece
Orta Paleolitik, özellikle de Epi-paleolitik süresince insanların, bir yandan Katı'an Dağı kaya
sığınaklarını iskan
ederken, öte yandan göl kenarında
geçici
konaklama yerlerini oluşturdukları ve buralarda aletlerini
üretmiş oldukları belirlenmiştir. Hatay
bölgesinde 1950'li yıllardan
beri
yürütülmekte olan kapsamlı
kazı ve
arazi çalışmalarına rağmen, bugüne
değin elde edilmiş Epi-paleolitik
buluntu son derece azdır.
Bu
durum Türkiye'nin Akdeniz kıyılarındaki
diğer buluntu
yerleri ve Levant'taki Epi-paleolitik buluntuların bolluğu düşünülecek olursa son
derece şaşırtıcıdır. Bunlar,
yörede
ele geçirilen ilk insitu Epi-paleolitik kalıntılardır.
Üçağızlı
Mağarası: Suriye sınırına çok yakın bir mesafede yer almaktadır ve
denizden
yüksekliği
yaklaşık 18 m.dir. Mağaranın doğusunda uzanan sırt duvarlarının önünde
ve güneyinde bulunan yan odada insitu çökeller bulunmaktadır
Daha önceki deneme kazılarından, mağarada stratigrafik
katmanlar içeren Erken
Paleolitik'in en az iki evresinin bulunduğunu bilmekteydik.
1999 yılında buna ilaveten
Epi-paleolitik içeren çökerlere de rastlanmıştır. Üçağızlı Mağarası'nda Epi-paleolitik
kalıntıların bulunduğu iki alan mevcuttur.
Bunlardan
bir tanesi mağaranın güney ucunda bulunan yan odada yer alır ve
yaklaşık
olarak üç metrekarelik bir alanı kapsamaktadır. Güney uçtaki bu rezervden
çıkarılan
buluntular; taş aletlerle birlikte faunal kalıntıları ve önemli miktarda süs
eşyası
olarak
kullanılmış deniz kabuklarını içerir.
Taş
aletler içerisinde mikrolitler yoğunluktadır. Yeniden işlenmiş aletler içinde
en
sık
rastlananı "microgravette"lerdir. Bunlar Epi-paleolitik Çağın epeyce
başlarına ait
olduğuna
işaret etmektedir . Mağarada Epi paleolitik kalıntıların bulunduğu ikinci alan
kuzeyde yer almaktadır.
Bu
kalıntılar, bugünkü zeminin yaklaşık olarak üç metre yukarısında doğu duvarına
yapışıktır
ve birleşmiştir. Burada ele geçirilen sırtlı dilgiler, dilgi çekirdekleri ve
boncuk
olarak
kullanılan deniz kabukları, buluntuların Epi paleolitik çağa ait olduğunu
kesinleştirmek
için
yeterli özelliklere sahiptir.
Bu
Epi paleolitik buluntuların önemli
özelliklerinden biri de jeolojik olmalarıdır.
Neredeyse
üç metrelik bir depozit (Üst Paleolitik ve Epi paleolitik) mağara tavanı
çöktükten
sonra
aşınarak yok olmuştur. J3u kalıntılar ayrıca çökmenin ne zaman olduğuna
dair
ipuçları sunar ki, biz bu olayın Üst Paleolitik yerleşimden bir hayli sonra
gerçekleştiğini
düşünmekteyiz.
Hatay'da Epi paleolitik depozitlerin az olduğu kanısı kuvvetlendirilmiştir.
Mağarada
bulunan
Erken Paleolitik'in bu iki evresi Doğu Akdeniz'deki insan
adaptasyonları
konusunda
bize son derece önemli yeni bilgiler vermiştir.
Kahramanmaraş,Akdeniz
Bölgesi’nin kuzeydoğusunda yer alan,coğrafik olarak Akdeniz,Güneydoğu ve Doğu
Anadolu Bölgesi özellikleri gösteren ilimizdir.Afşin,Elbistan,Ekinözü,Nurhak ve
Çağlayancerit illeri Doğu Anadolu Pazarcık ve Türkoğlu ilçeleri Güneydoğu
Anadolu; Kahramanmaraş merkez, Andırın ve Göksun ilçeleri Akdeniz bölgesi
özellikleriyle fark edilmektedirler. Bu özellik Kahramanmaraş’a, bölgeler
arasında doğal geçitlerin yoğunlaştığı bir yer olma niteliği kazandırmıştır.
Pazarcık Kahramanmaraş’ın güneydoğusunda yer
almaktadır. Pazarcık ilçesi paleolitik istasyonlar açısından oldukça
verimlidir.İlçe merkezinin içinde kalan ve Yusuf’un Kayası mağarası bu önemli
istasyonlardan biridir.Ne yazık ki kaçak kazılarla yoğun bir şekilde tahrip
görmüş ve görmekte olan Yusuf’un Kayası mağarası,üst paleolitik ve olasılıkla
da Epi-paleolitik kültürel katlaşımına sahiptir. Kaçak kazı çukurlarının atık
toprağında ve çukurların içinde dilgicik teknolojilerine dayalı bir endüstri
gözlemlenmiştir.Üst paleolitik Abriaudi uç örneğiyle birlikte sırtlı dilgiciklerin saptandığı Yusuf’un
kayası mağarası içinde çok sayıda öğütme taşları bir grup halinde
gözlemlenmiştir.. Bu genel görüntü,Yusuf’un kayası mağarasının paleolitik çağın
geç evrelerine ait olabileceğini göstermektedir. Bu mağarada gerçekleştirilecek
sistematik kazılar, Anadolu Prehistoryasında Üst Paleolitik ve
Epi-paleolitik’le ilgili sınırlı bilgileri geliştirmeye yarayacaktır.
Direkli
Mağarası Kahramanmaraş’ın aşağı yukarı 70 km kuzeybatısında, Kahramanmaraş-Kayseri
karayolu üzerinde bulunan Döngel Köyü’nün2,5 km. kuzeydoğusunda yer almaktadır.
Direkli
Mağarası Epi-paleolitik dönem yontmataş materyalleri,geometrik mikrolitiklerden
yarımayların baskınlığı ile ön plana çıkmıştır.Bu özelliği ile kronolojik
olarak Erken Natufian özellikler gösteren Direkli Mağarası Epi-paleolitiği
karbon tarihine göre Geç natufian ve hatta Erken Harifian kültürleri ile
çağdaştır. Direkli Mağarası Epi-paleolitik yerleşiminde sezonluk iskânın
varlığını kanıtlayan diğer bir kanıt, hayvanların yaşlarıdır. Çok sayıda dağ
keçisi ve kaplumbağa tüketilmiştir.Direkli mağarası genel buluntularıyla
Anadolu Epi-paleolitik kültürlerine önemli kanıtlar sağlayabilecek bir potansiyele
sahiptir.Epi-paleolitik dönem kazılarının bölgede sayısal azlığı,kronolojik
karşılaştırmaları zorlaştırmaktadır.Ancak gerçekleştirilen yüzey araştırmaları
ile Epi paleolitik dönem iskânlarının bölgede bulunduğu gerçeği göz önüne
alındığında,ileriki yıllarda bu dönemin aydınlatılmasında önemli adımlar
atılabileceği yadsınamaz.
Anadolu’yu
buluntu toplulukları bakımından mezolitik devre göre incelersek
Baradız’ da kazılarla elde edilen sileks
mikrolitler; Tekeköy A mağarasından çıkarılan sileks âletler, form ve teknik
bakımından Mezolitik devrin en doğru vesikaları oldu Baradiz ve Bozanönü
çevresi araştırmaları : Bu mıntakada 1938 yılında Prof. Dr. H. Louis tarafından
coğrafya araştırmaları yapılırken, Baradız'da mikrolit aletler veren küçük bir kum tepesi
tetkik edilmiş, ve üzerinden toplanan ilk mikrolitler Prof. Dr. K. Bittel
tarafından ihtimalle Mağdaleniyen,
Mezolitik ve Neolitik devirlerinden
birisine ait olacakları kaydedilmişti.
Türk Tarih Kurumu adına 1944 yılında bu tepede bir kazı yapılmış ve ele geçen
yeni mikrolitlerin yaşı Mezolitik olarak teşhis edilmişti. Buradan
alman kesit üç seviye göstermektedir.
0.30, 0.40 metre olarak tesbit
edilen üstteki iki kat mikrolit, ve
kırık çanak çömlek parçaları veren karışık
bir tabakadır. Çanak çömleksiz,
mezolitik devrin mikrolitleri daha
ziyade 1.65 metre kalınlığı bulan ve
bünyesi ince kumlardan ibaret olan üçüncü tabakadan çıkmıştır . Aletlerin ince
kum, ve kis parçaları katları içinde kalmış olması; çok uzak bölgelerde
olmasına rağmen tortullaşma, ve katlaşma bakımından, Tekeköy (Samsun) A
mağarası dolgusunun alet veren yataklarına yakınlık göstermektedir.Baradiz
Mezolitik buluntu yeri çevresinin yüksekliğinden alttadır. Mezolitik yeri
(Baradiz, Tekeköy, Kars çevresi), Mezolitik tipinde, fakat az tipik mikrolitler
vermiştir. Isparta İl bütünü, farklı kültür ve yerleşim (Üst Paleolitik’ten
günümüze; Phryg, Lidya, Pers Dönemi,Hellenistik, Roma, Osmanlı ve Cumhuriyet
Dönemleri gibi) akışlarının izlenebildiği bir alandır. Gönen İlçe tarihinin
anlaşılmasını sağlayan bulgu ve bilgiler, bu sınırlar içindeki en eski
yerleşmelerin üst Paleolitik ve Mezolitik Dönemlere ait olduğunu
göstermektedir. Gönen İlçesi’nin tarihi geçmişi de bu kronolojiyi izlemekte ve
bu dönemlere ait bulgular ilçenin farklı yerleşmelerinde yer almaktadır .İncelendiğinde,Gönen
ilçesi Kızılcık, İğdecik ve Gümüşgün Köy sınırları içinde anıtsal yapı, antik
kent ve sivil mimari örneklerin yer aldığı görülmektedir.Tarihsel gelişimin
izleri bir kısmı tescillenmiş yapı ve sit alanı olarak ilan edilen alanlarda
izlenebilmektedir.
Orta Anadoluda diğer bir mezolitik
olduğu kabul edilen mikrolitik endüstri Ankara yakınında Macun çayı ismi ile
anılan suyun sekilerindeki greviyelerde bulunmuştur.
Karadeniz bölgesinde Samsun’a çok yakın
bulunan Fındıcak Vadisinde bir kaya sığınağında bulunan mikrolitik
endüstrisinde mezolitiğe ait kabul edilmektedir.
Karainde 1946 dan 1955 e kadar yapılan
kazılarda ve elde edilen neticelere göre mezolitik bulunmamıştır.
Anadolu’da Mezolitik mi yasandı Epi-paleolitik
dönem mi yaşandı başta sorduğumuz bu sorunun cevabını sonda vermek üzere
şunlardan bahsedeceğim.Anadolu’nun birçok medeniyete ev sahibi olduğunu geçiş
yolları üzerinde bulunduğunu birçok kez derslerimizde yineledik böyle güzergahı
güzel bitki ve hayvan çeşitliliği açısından önemli olan topraklarda en eski
uygarlıklar tarafından yaşanmaması mümkün degildir ki okuduğum makaleler de
bunu göstermektedir rapora kısaca göz atarsak Isparta dışında Akdeniz
bölgesinde genel olarak Epi-paleolitik çağın yaşandığını
görmekteyiz.Anadolu’nun iç kısımlarında ise daha çok mezolitiği görmekteyiz
insan bazen yanılgıya düşüp burada ikisi de yasanmıştır diyerek kestirmek
istese de bu tartışmaya son noktayı koyacak bilginin bu makalede olduğu
kanısındayım.
Başka yazılarımızda da belirtmiş
olduğumuz gibi, bir diğer tartışmalı konu da Mezolitik Çağ bilmecesidir. Bu
sorun sanırız bir müddet daha karşımıza çıkmaya devam edecek. Bu durumda
sorulacak soru çok basittir: Anadolu’da Mezolitik Çağ ve/veya Mezolitik yaşam tarzı
var mıdır, yok mudur? Konumuzun biraz dışında olmasından ötürü
bu tartışmayı burada açmaktan kaçınıyoruz. Ancak, bu
tartışmaya yönelik çalışmaların da varlığını belirtmek isteriz. Mezolitik
teriminin tartışılması bir yana, Mezolitik Çağ’a ait olan tardenoasian kültüre
ilişkin bir takım yazılarla karşılaştık. Bu kültürün Anadolu’da 20.yy’ın
ortalarında ortaya atılmış olmasının nedeni, Ankara Macunçay sekilerinde ortaya
çıkan mikrolitler ve mikroburinlerden kaynaklanmıştır. Bu mikrolitlerin
çoğunluğunun trapez biçimli olması ve mikroburinlerin varlığı gerekçe
gösterilerek, Avrupa’nın Mezolitik Çağ tardenoasian kültürüne
odaklanılmış olunması,günümüzde bir anlamda paradoks yaratmaktadır. Kansu bir
yayınında şöyle yazmıştır: “Şu hakikat de malûmdur ki, (micro-burin’ler
Tardenuvaziyen endüstride mevcut olmakla beraber, yokluğu bu
endüstrinin Tard. olamıyacağına delâlet edemez ve fakat varlığı,
o kültürün Tard. olduğunu derhal tayin eder Gerçekten Micro- Burin’ler
bu kültürün bir remzidir Macun çayı mikrolitleri içinde 20 den fazla bu
pigme-burin’lerin bulunuşu, bu kültür bakiyelerinin Ankara Mesolitik
Tardenuvaziyen kültürünün varlığını ispata yetebilir”. Oysa bugün
mikroburinlerin bol miktarda ele geçtiği birçok Levant ve/veya Zagros kültür
kompleksleri ile karşı karşıyayız. Nasıl bunlara tardenoasian diyemeyeceksek,
Ankara mikrolitik buluntu topluluklarına da temkinli yaklaşmak gerekmektedir.
Ayrıca, adı geçen bu mikrolitlerin birine dahi ulaşılamamış olunması, bu
tartışmayı temelsiz bir platforma oturtmaktadır. Bu durumda söyleyebileceğimiz
hemen her şeyin de
spekülatif olması kaçınılmaz bir
gerçektir. Değil Ankara, yukarıda da belirtmiş olduğumuz gibi Anadolu’da
Mezolitik Çağ’ın varlığı ya da yokluğu, henüz yeni bir gündemle ortaya çıkmaya
başlamıştır.Prof. Dr. Mehmet Özdoğan’ın da söylemleri vardır. Kendisi bu
konuda; özellikle Ağaçlı buluntularının Öküzini buluntularından tipolojik
olarak farklı olduğunu belirtmekle37 birlikte, Öküzini mağarası tardiglasiyer
dolgularının Mezolitik bir yerleşim olup olamayacağının da düşünülmesi
gerektiğini vurgulamaktadır38. Ancak şimdiye kadar yapılmış olan çalışmalar
sonucunda, Öküzini için artık gerçek bir Epi-paleolitik Dönem yerleşim yeridir
demek sanırız çok daha doğru bir yaklaşım olacaktır. çünkü, Ağaçlı ya da Marmara
Bölgesi’ndeki benzer yontmataş tipolojiler gösteren yerleşimlerin daha çok batı
Anadolu geleneğine ait olduğunu düşünmekteyiz. İşte bu noktada, İç Anadolu
Bölgesi ve özellikle de Ankara’nın mikrolitli endüstrilerinin hangi kültür
bölgesi grubuna girdiği gerçek bir sorun olarak ortaya çıkmaktadır. Kansu ve
Ozansoy’un bulduğu Macunçay mikrolitlerinin nerede olduğu hakkında bir fikrimiz
olmadığından dolayı, bu konuya gerçekçi bir çözüm
bulmak da şimdilik imkansız görünmektedir. Bu
durumda, Anadolu’da (Türkiye Cumhuriyeti topraklarındaki Trakya dahil) gerçek Mezolitik
Çağ’ın varlığı ya da yokluğu insitu bir stratigrafik katlaşımdan ortaya çıkacak
buluntulara bağlıdır. Böylesi bir yerleşimin saptanabilmesi çok önemlidir. Açıkçası,
eğer Anadolu’da gerçek bir
Mezolitik yerleşim var ise, bunun hemen hemen Çanak
Çömleksiz Neolitik dönem ile çağdaş olabilecek konar-göçer gruplarda aranması
gerekebileceğini ve özellikle de kuzeybatı Anadolu’da olabileceğini
düşünmekteyiz. Çünkü Mezolitik yaşam tarzı;insanın, özellikle kuzey yarı küre
ortası ve kuzeyinde (Avrupa’nın Akdeniz kıyı şeridi ve kuzeyi dahil),
buzulların erimesi ile ortaya çıkan yeni ekolojik şartlara adaptasyonudur şeklinde
özetlenebilir. Dolayısıyla,böylesi bir yaşam tarzı da olasılıkla, belki batı Anadolu
ya da kuvvetle kuzeybatı Anadolu içinde olmalıdır. Eğer bu konuda yanılıyor
isek; batı ve kuzeybatı Anadolu avcı-toplayıcı geleneğinin ve kültürel
buluntularının, Holosen başlangıcında bütünüyle doğuyla aynı olması gerekmez
miydi? Oysa ki şimdilik durum bunun tam aksi yönünde görünüyor. Özdoğan’ın
tespit etmiş olduğu geç pleistosen Marmara Bölgesi yüzey buluntuları bunun en güzel
kanıtlarını sergilemektedir. Bu buluntuların da tarihlendirilebileceği bir insitu yerleşim yerine
rastlamak, tabiri yerindeyse “kapıyı aralamak” anlamına gelecektir.
Söylemlerimiz tartışmaya açıktır ve bunun tam aksi de iddia edilebilir Prof.
Dr. Mehmet Özdoğan’ın da söylemleri vardır. Kendisi bu konuda; özellikle Ağaçlı
buluntularının Öküzini buluntularından tipolojik olarak
farklı olduğunu belirtmekle37 birlikte, Öküzini mağarası tardiglasiyer dolgularının
Mezolitik bir yerleşim olup olamayacağının da düşünülmesi gerektiğini vurgulamaktadır38.
Ancak şimdiye kadar yapılmış olan çalışmalar sonucunda, Öküzini için artık
gerçek bir Epi-paleolitik Dönem yerleşim yeridir demek sanırız çok daha doğru
bir yaklaşım olacaktır. Çünkü, Ağaçlı ya da Marmara Bölgesi’ndeki benzer yontmataş
tipolojiler gösteren yerleşimlerin daha çok batı Anadolu geleneğine ait olduğunu
düşünmekteyiz. İşte bu noktada, İç Anadolu Bölgesi ve özellikle de Ankara’nın
mikrolitli endüstrilerinin hangi kültür bölgesi grubuna
girdiği gerçek bir sorun olarak ortaya çıkmaktadır. Kansu ve Ozansoy’un bulduğu
Macunçay mikrolitlerinin nerede olduğu hakkında bir fikrimiz olmadığından dolayı,
bu konuya gerçekçi bir çözüm bulmak da şimdilik imkansız görünmektedir. Bu
durumda, Anadolu’da gerçek Mezolitik Çağ’ın varlığı ya da yokluğu in situ
bir stratigrafik katlaşımdan ortaya çıkacak buluntulara bağlıdır.Açıkçası,
eğer Anadolu’da gerçek bir Mezolitik yerleşim var ise, bunun hemen hemen Çanak
Çömleksiz Neolitik dönem ile çağdaş olabilecek konar-göçer gruplarda aranması
gerekebileceğini ve özellikle de kuzeybatı Anadolu’da olabileceğini
düşünmekteyiz. Çünkü Mezolitik yaşam tarzı; insanın, özellikle kuzey yarı küre
ortası ve buzulların erimesi ile ortaya çıkan yeni ekolojik şartlara
adaptasyonudur şeklinde özetlenebilir. Dolayısıyla, böylesi bir yaşam tarzı da
olasılıkla, belki batı Anadolu ya da kuvvetle kuzeybatı Anadolu içinde olmalıdır.
Eğer bu konuda yanılıyor isek; batı ve kuzeybatı Anadolu avcı-toplayıcı
geleneğinin ve kültürel buluntularının, Holosen başlangıcında bütünüyle doğuyla
aynı olması gerekmez miydi? Oysa ki şimdilik durum bunun tam aksi yönünde görünüyor.
Özdoğan’ın tespit etmiş olduğu geç pleistosen Marmara Bölgesi yüzey buluntuları
bunun en güzel kanıtlarını sergilemektedir. Bu buluntuların da
tarihlendirilebileceği bir insitu yerleşim
yerine rastlamak, tabiri yerindeyse “kapıyı aralamak” anlamına
gelecektir. Söylemlerimiz tartışmaya açıktır ve
bunun tam aksi de iddia edilebilir.
Bunun dışında kalmakta ve tamamıyla bilinmeyenleriyle
dolu bir alan olarak gösterilmektedir. Bu durumda İç Anadolu Bölgesi için
yapılması gereken en önemli şey, özellikle geç pleistosen-erken holosen dönemlere
ilişkin çalışmaların yoğunlaştırılması olacaktır. Aksi taktirde sadece
yayınlardan bildiğimiz Macunçay mikrolitlerinin açıklanabilmesi mümkün
görünmemektedir. Ancak, Kozlowski’nin söylemine göre, biraz önce de belirtmiş
olduğumuz gibi özellikle
batı Anadolu, güneydoğu Avrupa ile ilişkili görünmekte
ve bizim savımızı da kuvvetlendirmektedir. Yani bir anlamda ilişkilerin doğuyla
değil batıyla olduğu desteklenmektedir. İç Anadolu Bölgesi hakkında edindiğimiz
son bilgiler, Epi-paleolitik Dönem’e ilişkin kanıtların yoğunlaştığı yönünde
olmuştur.
Sonuç olarak kısa bir
yorum eklersem Anadalu da Epi-paleolitik dönem yaşanmıştır.Anadaluda
Epi-paleolitik yaşanırkan Avrupa Mezolitik dönemi yaşamaya başlamıstır
Anadaluda Mezolitikleşme süreci yaşanmadan Neolitiğe geçilmiştir
HACETTEPELİ ÖĞRENCİLERE KIYAĞIM OLSUN ONLAR ANLADI.